Silikon Vadisi'nin resmi olmayan bir sloganı vardır: "Başarısız ol." Örneğin
Facebook'un ofisinde üzerinde "Çabuk Başarısız Ol" yazan posterler bulunur.
Çalışanlar daha "sık" başarısız olmaları için adeta teşvik edilir. Hatta "FailCon"
isminde dünya çapında düzenlenen bir konferans bile vardır. Peki ama
neden?Onca parlak fikrin ve zekanın bir arada bulunduğu bir ortamda
başarısızlık, başarıya giden yolda bir adım olarak görülürken, bizler genelde
başarısız olarak anılmaktan rahatsızlık duyabilmekteyiz özel ve çalışma
hayatımızda. Üstelik kendimizin başarısız olmaya tahammülümüz olmadığı gibi,
başarısız olma korkusunu bizden sonra gelen nesillere de itina ile
aktarmaktayız.
Oysa ki bu başarısızlıktan kaçınma tutumu çocuklarımızın kendileri
hakkında bir içgörüye sahip olmalarını engellerken öte yandan başkalarına karşı
empati geliştirmelerini de önlebilmektedir.
Çocukları koruma içgüdüsü ile başarısız olmalarını engellemeye çalışmak kabul
edilebilir bir fikir olsa da, helikopter aile olarak tanımlanan yani çocuklarının
etrafında pervane olan ailelerin bu koruma görevinde çok ileriye gittiği de kabul
edilmelidir. Bu iyi niyetli anne-babalar ayakkabı bağcığı bağlamaktan, ev ödevi
yapmaya kadar uzanan zor ya da sinir bozucu olabilecek işleri genellikle
çocuklarının yerine üstlenmektedir.
Günümüzde pek çok takım sporunda rekabet olabildiğince arka planda
bırakılmakta ve bunun yerine sporculara yarıştıkları için değil katıldıkları için
madalyalar verilmektedir. Oysa biz öylesine yapay ölçümler oluşturuyoruz ki
çocuklar evde oynadıkları basit oyunlarda bile kaybetmekten korkuyor. Bir
bakıma onları duygusal olarak pamuklara sarıyoruz.
Ve sonuç olarak, çocuklar kişisel gelişimleri için gerekli olan fırsatları
kaçırıyorlar. Çocukların ne düşündüklerini açıkça söyleyebilmeleri, sağlıklı
riskler almaları ve hedeflerinin peşinde koşmaları gibi önemli hayat dersleri,
başarısızlıktan kaçınma eğilimi ile yok olmaktadır. Çocuklar aynı zamanda
kendilerini affedebilme yetisini kaybetmekte ve diğerlerine karşı
bağışlayıcılıklarını, duyarlılıklarını ve sempatilerini göstermekte zorlanmaktadır.
Örneğin, ödevlerini kendisinin yerine yapan ebeveynlere sahip bir çocuk ödevini
yapamayan bir sınıf arkadaşını rahatlıkla yargılayabilmektedir. Pamuklara
sarmalanan çocuklar şüphesiz ki büyüdükçe evsiz, işsiz ve ruh sağlığı yerinde
olmayan insanlarla karşılaşacaklardır. Yanıltıcı bir varsayım olarak herkesin
etrafında kendilerinde olduğu gibi kurtarıcı bir takımın olduğu düşüncesi ile
gelişen beyinler için, başarısız olarak tabir edilen kişileri ve bunun altındaki
nedenleri anlamak kolay olmayacaktır. Irk ve cinsiyet ayrımcılığı yapmak
toplumda genelde hoş görülmese de, şartlar gereği başarısız olmuş birini
suçlamak kültürel olarak hala uygun görülmektedir günümüzde. Çocuklarımızın
–onlar hala beta evresindeyken, zorlukların üstesinden gelmek için gereken
güce sahiplerken– başarısız olmalarına izin verelim. Bir matematik problemi ile
uğraşmalarına ve çözememelerine izin verelim. Yardımcı oyuncu olmalarının
daha olası olduğunu bilsek bile başrol için seçmelere girmelerine izin verelim.
Öz-bakım güçlerini ve empatilerini artıracak hatalar yapmalarına izin verelim.
Hepimiz daha sık başarısız olursak daha merhametli bir toplum oluşturabiliriz.